Soğanlı – Kubbeli Kilise
Tartışmasız, Kapadokya bölgesinin en ilginç ve tek parça
kayadan oluşan kubbeli tek kilisesidir. Bölgede tüm kilise, manastır ve
yerleşim yerleri büyük kaya kütleri içine
oyularak dışarıdan fazla dikkat çekmezken, Kubbeli Kilise’ nin dışı da işlenerek muntazam
kubbeli bir kilise haline sokulmuştur.
14. Asırda son şeklini alan kilise geçen asırlar boyunca, doğanın dış
etkilerine rağmen bugüne kadar gelebilmiştir.
Nevşehir’ e 65, Kayseri’ ye 80 Km uzaklıkta, Yeşilhisar
ilçesine bağlı olan, Roma ve Bizans
döneminde Soandos olarak anılan Soğanlı
Vadisi, adeta bir kanyon görünümünde derin bir vadi olmasından dolayı savunması
ve yerleşmesi kolay, tehlike anında kaçıp saklanacakları Derinkuyu yeraltı
şehrinin yakın olmasın nedeniyle 3.yy’
da yayılmaya başlayan Hristiyanlığın önemli merkezlerinden biri olmuştur. Öyle
ki; Soğanlı Vadi’ nde 700-850 yılları arasında 200 kadar kilise ve manastır
olduğu bilinmektedir fakat zaman içerisinde doğanın tahribatı ve köy halkının kapılarını
ve pencerelerini örerek güvercinlik olarak kullanmaları sonunda
vadide ancak 50 kadar freskli kilise kalmıştır ki; bunların da yaklaşık
40 kadarı çökme tehlikesine karşı güvenlik nedeniyle kapatılmıştır.
Vadinin girişinde bulunan Soğanlı Köyü dışında, genellikle dağ yamaçlarında 300
kadar geçmiş yıllardan kalan kaya oyma yerleşim yeri vardır. Kubbeli Kilise’ nin dışında ayrıca
Roma döneminden kalan ; Karabaş, Azize Barbara ve Saklı Kilese’ de görülebilir.
Nevşehir’ e, Niğde ve Kayseri’ den daha yakın olan Soğanlı
Vadisi’ ne Ürgüp, Mustafapaşa, Taşkınpaşa ve Şahinefendi üzerinden kolayca
ulaşıldığı gibi, Nevşehir’ den gidilmek istendiğinde; Mazı Köyü üzerinden daha kolay ulaşılabilir.
Kubbeli Kilise Kitabesi;
“Kubbeli Kilise – The Domed Church
Kapadokya’ nın en ilginç kilisesidir.Kilise iki katlı olup
iç kısımları diğer kiliselerde olduğu gibi fresklerle doludur. Kubbe dört kolon
üzerine oturtulmuştur. Kubbenin içinde Peygamber İsa’ nın kutsama töreni yer
almaktadır. Duvarlarda ise, vaftizi sembolize eden resimler bulunmaktadır.
XIV. Asırda son şeklini almıştır. Diğerlerinden farkı,
kubbenin dışının da boyanarak tezyin edilmesidir.”