Gülşehir Aziz Dimitrios Kilisesi
Kapadokya’ nın zengin tarihi kültürü içerisinde kaya oyma yerleşim ve ibadethanelerin dışında az da olsa kesme
taştan inşa edilmiş yapıların olduğunu da görebiliriz. Bunun en tipik
örnekleri, 18. ve 19. Yüzyılda yapılan cami ve kiliselerdir.
Gülşehir - Çalışanlar
mahallesinde bulunan ve bölgedeki Rum halkının 1896 yılında başlayıp 1902
yılında tamamladıkları Aziz Dimitrios Kilisesi, Osmanlı’ nın başka din ve
inanışlara olan hoşgörüsüne en güzel örneklerdendir.
Bölgedeki Rumların mübadele ile göç etmelerinden sonra uzun yıllar boş kalan kilise tamir ve restorasyon için, röleve projesi
hazırlandıktan sonra yapılmak üzere 27 Nisan 2011 tarihinde Gülşehir
Belediyesine devredilmiştir. Aynı yıl içerisinde 1924 yılından beri yapılmayan ayin,
Mübadil Rumların akrabalarının da katılımıyla Fener Rum Patriği Bartholomeus
tarafından 2011 yılı mayıs ayında
yapılmıştır.
Kilisenin kitabesi halen Nevşehir Müzesinde
bulunmaktadır. Duvarlarında çatlaklar,
su alan kısımlarda yosunlanmalar, duvarlara yazılan yazılar ve yakılan
ateşlerin isleri ile metruk bir görünümde olan kilise, depo olarak kullanıldığı
yıllarda dökülmüş sıvaların altından solmuş, bozulmaya yüz tutmuş freskler açığa çıkmıştır.
Bahçesinde bulunan kuyuda Aziz Dimitrios’a ait olduğuna
inanılan ayazma suyu beden ve ruhu arıtması niyetiyle içilmekteyken günümüzde
kuyu kapakla kapatılmıştır.
19.yüzyılın sonlarında bölgenin en önemli ibadethanelerinden
biri olan kiliseye adını veren Aziz Dimitrios
260 yılında Selanik’te dünyaya geldiği yıllarda Hıritiyanlık henüz yeni
yayılma döneminde olup fazla bilinen bir din değildi hatta o dönemde Roma
İmparatoru olan Dioklitianos Hristiyanların baş düşmanı idi.
Zeki, cesur ve aynı zamanda inançlı bir Hıristiyan olarak
yetişen Dimitrios, memleketine asker olarak hizmet etmeye başladı ve kısa
zamanda üstün meziyetleri ve cesareti ile komutanlık makamına ulaştı. Roma
imparatoru olan Dioklitianos’ un damadı olan Maksimianos, Dimitrios’ u
Hıristiyan olduğunu bilmeden Selanik’ e dük olarak atadı. Aslında Aziz
Dimitrios’ un istediği de buydu. Şimdi korkusuzca Hıristiyanlığı halkına anlatabiliyor,
askerleri eğitiyor, insan yapısı putların hiçbir önemi ve gücü olmadığını, tek tanrıya ibadet
etmenin doğru olduğunu anlatıyor, din
konusunda toplantılar yaparak insanları eğitiyordu. Kısa zaman içerisinde pek
çok insan putperestlikten kurtulup Hristiyanlığı benimsemiş ti.
Herzaman ve her devirde
olduğu gibi o dönemde de ispiyon mekanizması çalışmış, Maksimianos’ a
azizin, tek ve gerçek tanrı inandığını, puta tapmanın karşısında olduğunu bildirmişlerdir. Aziz Dimitrios’ a çok
güvenen ve seven Maksimianos, anlatılanlardan emin olabilmek için bütün üst
düzey komutanları puta tapmak için çağırdığında Aziz Dimitrios gelmemiş ve saygıda kusur etmeyacağini fakat inancına sadık olduğunu , sahte tanrılara
değil tek bir tanrıya inandığını söylemiştir.
Bu sözlere son derece sinirlenen Maksimianos , içinden kirli
sular akan ve pis kokan bir zindana kapatılmasını emretmiştir. Aziz Dimitrios
bir yıl kaldığı zindanda sürekli tanrıya dua etmiş ve ziyaretine gelen
öğrencilerini eğitmeye devam etmiştir.
O yıllarda gelenek olan teke tek döğüşlerde Dimitrios’ un
öğrencilerinden Nestoras, hiç yenilmeyen Lieos’u karşılaşmada tek kılıç darbesi
ile öldürmüş, bu Hıristiyanlığın putlara karşı zaferi olarak coşku yaratmış.
Fakat Maksimianos’ un emriyle önce
Nestoras sonra da zindanda olanlardan
habersiz yatmakta olan Aziz Dimitros Roma askerleri tarafından kılıç
darbeleriyle öldürülmüştür.
Aziz Dimitrios’ un mezarından dünyada eşi olmayan bir koku yayıldığı ve harika
kokulu bir su akmaya başladığı rivayet edilir. Kilise bahçesindeki kuyu
suyununda aynı su olduğuna inanılır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder